16.03.2022/ÇARŞAMBA/14:25
***Alışkanlıklar, bağımlılıklar, tabular, kalıplar ve bu tuvallerin içine saklanmış duygu ve düşünceler… Hayatımızdaki bu resim kareleri, usta bir ressamın fırçasından çıkmışçasına karşımızda her gün… Belki de bu usta ressam biziz. Bu tablolardan belki her gün çiziyor, duvara asıyor sonra karşısına geçip bakıyoruz. Düşüncelere dalıyoruz, yorumluyoruz. Resimler, resimlerin içindeki duygu ve düşünceler başkasına aitmiş gibi. Bazen, bazılarını göstermek istemiyoruz hiç kimseye, o kadar gizli ki, kendimizden bile gizliyoruz. Sonra onu öyle bir yere koyuyoruz ki, sonra nereye koyduğumuzu unutuyoruz. Sonra bir müzik tırmalıyor kulağımızı sanki uzaklardan, yerini unuttuğumuz şeyi hatırlatıyor bize. Hatırlamak rahatsız ediyor bizi, çünkü saklamıştık onu. Ama yine de şöyle bir göz ucuyla bakmaktan kendimizi alamıyoruz.
Ya da başka şeyler hatırlatıyor bize, onu/onları…
***Her gün yenilerini ekliyoruz bazı zamanlar. Duvarlar hep resimlerle doldu.
Bazen günlerce, aylarca aynı resimlerimize bakıyor, düşünüyor, bazen birbirine benzer yenilerini ekliyoruz. Baktığımız her resimdeki düşünce ve duygu, koku başkalaşıyor, başkasına ait oluyor sanki. Ayna da kendine bakıp başkasını görmek gibi.
Bu bizim günlük hayatımız.. Hayatımız, duvarlarımıza astığımız resimler gibi..
***Bu resimler ne zaman duvarlarımızdan iner? Bambaşka resimler ne zaman asılır? Yeni müzikler ne zaman dinlenir? Yeni kelimeler, yeni cümleler ne zaman söylenir? Kavramlar ne zaman güncellenir? Biz ne zaman güncelleniriz? Kendi ruminasyon sergimizden ne zaman çıkarız?